top of page
Nazim Ural

Fotoğrafçılık Üzerine? (Bölüm 2)

Güncelleme tarihi: 13 May 2022

Evet gelelim yazımızın aslında bence daha önemli olan 2. Bölümüne. Yani çektiğiniz fotoğrafın sıradan bir fotoğrafla bir sanat eseri olması arasındaki farkı sağlayacak olan kısma. Aslında bu cümle sanki biraz fazla iddalı oldu. Burada amacımız okuyanlara mükemmel fotoğrafın formülünü vermek değil. Zaten bence böyle bir formül de yok. Ya da varsa bile ben bilmiyorum. Aslında tek bir formül var o da sizsiniz. Hiç bir birey diğerine benzemediğine göre birine uyan formül diğerine uymayacaktır. Ama bununla birlikte tabii ki bazı genel kabuller yapmak mümkün ama yeterli değil. Uzun lafın kısası eğer bu yazıyı okuduktan sonra sizin için doğru olan yolda fazladan bir adım atarsanız amacımıza ulaşmış oluruz. Fotoğrafçılık sanatının önemli isimlerinden biri olan Henri Cartier-Bresson’un söylediği bir cümle “ilk 10.000 fotoğrafınız en kötü fotoğraflarınızdır.” hemen her konuda olduğu gibi fotoğrafçılık alanında da başarıya ulaşabilmenin yolunun çok çalışmakdan geçtiğini özetleyen iyi bir örnek. Bizim konumuzda bu çok çalışmak bol bol resim çekmek ve değerlendirmek anlamına geliyor.


Size bir soru sorarak başlamak istiyorum. Sizce günümüzde fotoğraf çekmek eskiye göre daha mı kolay? Cevabı vermeden önce sorunun 2. Bölümle alakalı olduğunu aklınızda bulundurun. Eğer amacımız teknik olarak bir fotoğraf ortaya çıkarmak ise, yani gittiğimiz tatilde anılarımızı kayıt altına almak tek amacımızsa sorumuzun cevabı evet olmalı. Artık neredeyse her türlü elektronik alet fotoğraf çekebilir hale geldi. Hepimizin cep telefonlarında, tabletlerinde, bilgisayarlarında entegre edilmiş birer kamera mevcut veya bu işe adanmış makinaların ulaşılabilirlilikleri son derece kolaylaşmış durumda. Tatil yörelerinde gazete bayilerinde bile kullan at tarzı su üstü, su altı resim çekebilen makinaları bulabilmek mümkün. Peki bu işimizi kolaylaştırıyor mu?


Artistik açıdan baktığımızda sorumuzun cevabı aynı mı olacak? Sizinle bir bilgi paylaşmak istiyorum popüler resim paylaşım sitelerinden birisi olan photobucket.com a girin ve arama kutusuna New York yazın ben bu yazıyı yazarken yaptığımda karşıma 133.599 adet fotoğraf geldi. Sonra şuna hayal edin bu siteye 133.600. fotoğrafı koyacaksınız ve çektiğiniz bu fotoğraf diğer 133.599 resimin arasında farkedilebilir olacak. Şimdi başlangıç da sorduğum sorunun cevabını bir kez daha düşünün. Evet işimiz hiç ama hiç kolay değil. Artık “resim çekmek” geçmişde ki günlere kıyasla çok daha kolay(teknik olarak). Bu da inanılmaz bir bilgi kirliliğine yol açıyor. Dolayısıyla bu kabalığın içinde farkedilebilmek çok daha zor. Eskiden neredeyse sadece orada olmakla temel teknik bilginin yeterli olduğu durumları günümüzde yaşamak imkansız. Fotoğrafınız içine başka şeyler katamıyorsanız işiniz çok zor. Bu konuyu şöylede düşünebilirsiniz. 150.000 kişinin baktığı bir yere bakıp onların görmediğini veya gösteremediğini görmek ve göstermek zorundasınız.

Ansel Adams’ın dediği gibi “Fotoğraf makinasının tek önemli parcası onun 30 santim arkasında durandır.” Foroğrafınız iyi veya kötü olması arasındaki tek fark sizsiniz. Hiçbir ekipman size bunu sağlamayacaktır.


Peki bunu nasıl yapacağız? Bu soruya kapsamlı bir cevap verebilmek için çok uzun ve detaylı bir yazı gerekir ki benim böyle bir amacım olmadığı gibi bilgi seviyemde yeterli gelmeyebilir. Başka yazılarda, farklı başlıklar altında farklı detayları inceleyebiliriz. Ancak bu gün daha geniş bir bakış açısından konuyu kısaca tartışacağız. İlk once akıllara gelebilecek olan madde kuralların dışında düşünebilmek ya da kuralları yıkmak olabilir. Standartın dışına çıkmak farkedilirliği arttıracaktır. Bunun ilk şartı ise kuralları öğrenmekten geçer. Sonuç da ancak ne olduğunu bildiğiniz birşeyi değiştirebilirsiniz aksi halde bir başarı olsa bile bu tesadüfi olacaktır. Çok basit bir örnekle bunu açıklamaya çalışalım.


Örnek de iki farklı papatya resmi görmektesiniz. Mümkün olduğu kadar birbirine yakın iki örnek seçmeye çalıştım. Sizce bu resimlerden hangisi daha güzel? Büyük bir çoğunluğunuzun üstte ki resmi seçmiş olduğunu tahmin ediyorum. Peki bunun neden

olduğunu hiç düşündünüz mü? Açıklamaya çalışayım. Hepimiz doğdumuzdan bu güne kadar birçok kere papatya gördük. Bu karşılaşmaların bir çoğunda (genellikle hepsinde) biz ayak da papatya ise doğal ortamında durmaktaydı (birinci resimde ki gibi). Dolayısıyla birçok kere gördüğümüz bir manzarayı bir kere daha gördüğümüzde şöyle bir bakıp geçeriz. Dikkatimizi fazla çekmez onu artık kanıksamışızdır.

Üsteki resimde ise papatyaların fotoğrafını çeken kişi bakış açısını değiştirmiş objektifini bizim her zaman bakmadığımız bir açıdan konusuna yönlendirmiştir. Kabul edersiniz ki yolda yürürken bir papatya gördüğümüzde ona bakmak için yere uzanmıyoruz. Böylece fotoğrafa baktığımızda bu herzaman görmeye alışık olmadığımız bakış açısı da dikkatimizi çekiyor. Elbet de fotoğaf da kompozisyon, alan derinliği ve ışıkla ilgili birçok unsur mevcut ama şu andaki değerlendirmemizde bunları devre dışı bırakıyoruz.


Konulara farklı açılardan bakabilmeyi, kuralları bükmeyi veya yıkmayı konuştuktan sonra bence sanatınızı nasıl geliştirebileceğinizi üzerine birkaç noktaya daha kısaca bakalım. Ama öncelikle bir önceki cümlede geçen sanat kelimesini özellikle kullandığımı üstüne basarak belirtmek istiyorum. Çünkü fotoğrafçılık bir sanat sizlerde birer sanatçısınız. Bu yazıyı okuyor olmanız bile sizde ki fotoğraf çekme ve başkalarını çektiğiniz fotoğraflarla etkileme arzusunu gösterir ki bu bile tek başına sanatçı olma konusunda atılmış ciddi bir adımdır.


Birçok önemli fotoğraf sanatçısının hayatını incelerseniz çoğunun altyapılarında sanat eğitimi olduğunu görürsünüz. Sanatsal bilgi ve görüş önemlidir. Kompozisyon nedir? İnsan gözü nasıl görür? Renk nedir? Işık sonucu nasıl etkiler? Bunlar veya bunlar gibi işin artistik yönüne cevap bulmayı amaçlayan sorular sizlere kesinlikle daha iyi fotoğraflara ulaşma imkanı sağlayacaktır. Bunun için artistik yönünüzü geliştirecek kaynaklara yönelin, bu konulara yoğunlaşın göreceksiniz sonunda daha iyi resimlere ulaşacaksınız.


Bu yazıda üzerinde durmak istediğim bir diğer nokta ise: Resmin konusu. Sonuç da her fotoğrafın bir konusu daha doğrusu anlattığı bir hikayesi var. Eğer hikayeyi doğru anlatmazsanız fikrinizin bir önemi kalmaz ya da okuyan vermek istediğiniz mesajı almayacaktır. Doğru hikaye anlatbilmenin temelinde (teknik kısmı işin dışında bırakıyorum) araştırma yatmaktadır. İyi yazarlar bir hikaye yazmadan önce çok uzun süreler konuyu araştırarak geçirirler. Aynı şey fotoğrafçılar için de geçerlidir. Mesajınızı doğru vermek için konunuzu çok iyi bilmeniz gereklidir. Basit gibi görünen bir manzara resmi için belki de o fotoğrafı ortaya koyan sanatçı yıllarını vermiş olabilir. Günün hangi saatinde en iyi sonucu alınılabilir? Hava şartları, mevsim gibi etkenlerin konu üzerindeki etkileri nasıldır? Bu ve bunun benzeri soruların cevaplarını bulmak bazen yıllar sürebilir. Cevapları bilseniz uygun şartların oluşması bazen çok uzun zaman alabilir. Emin olun fotoğraf makinasını boynunuza asmış dolaşırken bir şaheser çekme olasılığınız çok zayıftır. Araştırmalı, denemeli, sonuçları değerlendirmeli, elemeli ve tekrar tekrar denemelisiniz. Ta ki olabilecek en güzel sonuça yaklaştığınıza (ulaşmak çok iddalı bir kelime olacaktır) inana kadar. Bütün bunların yanında ne mesaj vermek istediğinize karar vermek işin ilk adımıdır. Aşağı da dört farklı deniz resmi görmektesiniz eğer tek kelime ile bu resimlerin konusunu yazın deseydik cevabı deniz olacaktı. Ancak çok açıktır ki aşağıda ki deniz konulu dört resim dört farklı mesaj vermektedir.


Son olarak çok önceden okuduğum maalesef kaynağını hatırlayamadığım ve benim için faydalı olmuş bir kontrol listesini sizinle paylaşmak istiyorum. Aşağıda ki maddeleri okuyun ve sorulara cevap veren bir liste oluşturun. Bu liste artık sizin fotoğrafçılık anayasanızdır. Yanınızdan hiç ayırmayın ve gerektiğinde güncelleyin.


Neden Fotoğraf Çekmek İstiyorsunuz?

  • Fotoğrafçılık ile illgili nelerden hoşlanıyorsunuz? Seçtiğiniz konuları basılı veya ekranda görmek hoşunuza mı gidiyor? Fotoğraf çekmek sizin için bir meydan okuma mı? Amacınız gördüklerinizi arkadaşlarınızla paylaşmak mı? Veya daha sonra anıları canlandırmak mı? Sizin fotoğraf çekme nedeniniz ne? Bir kenara not edin:

  • Fotoğrafçılık ile neyi başarmayı hedefliyorsunuz? Amacınız çocuklarınızı büyüme aşamalarını kaydetmek mi? Çiçekleri, binaları veya doğayı seviyor ve onları belgelemek mi istiyorsunuz? İnsanların durumlarını mı göstermek istiyorsunuz. Fotoğraflarınızın neyi başarmasını istiyorsunuz not edin?

  • Hangi konuları fotoğraflamak istiyorsunuz? Çiçekler, Çocuklar, Köpekler, yiyecekler, insanların ayakları, her ne ise? İlginizi çeken gördüğünüzde keşke makinam yanımda olsaydı diyeceğiniz konuları not alın.

  • Bu konular hakkında neler hissediyorsunuz? Sevgi, nefret, korku, heyacan, sahip olma, gülme. Bu aslında yazının en önemli konusu konunuza karşı ne hissettiğinizi keşfedebilirseniz fotoğrafınızın geliştiğini göreceksiniz. Çünkü artık doğru mesajı veriyor olacaksınız.

Yazımızı Arnold Newmann’ın bir sözü ile sonlandıralım. “Bir çok fotoğrafçı, daha iyi bir kamera aldıklarında daha iyi fotoğraflar çekeceklerini düşünürler. Daha iyi bir kamera, kalbinde ya da kafanda birşey yoksa, senin için birşey yapamaz.”

Sevgiyle Kalın,

.




























6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page